6 Ocak 2014 Pazartesi

İzninizle Su İçebilir miyim?


Hep su hayattır denilir fakat ya içmeyi unutur ya da içmeyi sevmeyiz. Suyun yararlı olup olmadığının ya da ne kadarının yararlı olduğu polemiklerinin dışında kalarak nasıl daha fazla su tüketmeyi başarabiliriz? Nasıl zorlanmadan su içmeyi alışkanlık haline getirebiliriz? Konusuyla ilgileneceğim. Yoksa son yıllarda İngiltere'de iki üniversitenin ortaklaşa gerçekleştirdiği araştırmanın, su içmenin yeni bir faydasını ortaya koyduğu araştırma sonuçlarından sonra mı başlasam bu kısmına?

Bu araştırmaya göre, odaklanma gerektiren önemli bir iş öncesinde içilen su kişinin beyin faaliyetlerini hızlandırıyor.Doğu Londra ve Westminster üniversitelerinden bilim insanlarının yaptığı çalışmada, deneye katılan gönüllülere birer hafta arayla iki farklı test uygulanmış.İlk deneyde katılımcılara birer tahıllı gofret ve arzu ettikleri kadar su verildikten sonra kendilerinden bir dizi zeka testini tamamlamaları istenmiş. İkinci deneyde ise katılımcılar sadece gofreti tükettikten sonra soruları çözmüş.  Dr. Caroline Edmonds, bu test sonucunda su içen bireylerin sorulara cevap verme konusunda reaksiyon sürelerinin gözle görülür şekilde hızlı olduğunu tespit ettiklerini belirtti. Çalışmanın sonuçlarına göre, özellikle odaklanma gerektiren bir işe başlamadan önce tüketilen üç bardak su, beynin reaksiyon hızını yüzde 14 artırıyormuş. Araştırmacılar, suyun, deneklerin sadece reaksiyon hızlarında değil, kelime hafızası, görsel hafıza ve öğrenmeyle ilgili fonksiyonlarında da olumlu etki yaptığını gözlemlemiş. Suyun, insan beyni üzerinde böyle bir etki yapabilmesi için kişinin kendini susamış hissetmesi gerektiğine işaret edilen araştırma raporunda, "Ortaya çıkan en önemli sonuç, bireyin kendisini susamış hissettiğinde, fonksiyonlarının yavaşladığı ve susuzluk hissi ortadan kalktığında, zihinsel kapasitenin artmasıdır" ifadelerine yer verilmiştir. Ayrıca
kendini susamış hisseden bireylerin ruh hallerinde de değişiklik olduğuna değinilen araştırmada, susuzluğun kişiyi daha gergin ve "aklı karışmış" hale getirdiğini bu durumun da performansı etkilediği kaydedilmiştir.
Artık bir gerekçe sunarak bakış açınızı da değiştirdiğimi tahmin ettiğime göre asıl konumuza dönebiliriz.

Su içmek için sırasıyla yapılmasında fayda gördüklerim;

·         Su içmemek de içmek gibi bir alışkanlıktır ve her alışkanlık kişinin yapacağı bilinçli çaba ve davranışlar ile değiştirilebilir. Siz öncelikle bu alışkanlığınızı değiştirebileceğinizi bilerek ve bunu içtenlikle kabul ederek başlayabilirsiniz.
·         Su içme alışkanlığı olmayan birisi ‘ben hiç su içemiyorum’ demek yerine öncelikle su içmeyi istemelidir. Bu konuda bunun yerine tekrar edilecek cümle ‘ bende su içmeyi sevebilirim bunu istiyorum, her geçen gün daha fazla su içmeye başladım ve içtiğim sudan zevk almaya başlıyorum ‘
·         Türk Milleti olarak meşrubat içilecek bardaklar en şık ve  en büyüklerinden seçilirken su bardakları en küçük ve en sadelerinden seçilir hal böyle olunca da kişi susadığını hissetse dahi tüketilen şey su yerine meşrubat olur. Oysa şahsi fikrim ve önerim bunun tam tersi olması yönündedir. Susayınca suyunuzu içip sonra hala ihtiyaç hissediliyorsa diğer seçeneklere geçilmelidir.


 ·         Suyun sade tadı tüketmek için uygun bulunmuyorsa Sassy su ( 2 litre suya bir parça zencefil, bir limon, bir salatalık doğranarak, 6-7 dal nane ile hazırlanır) veya damak tadınıza göre, sadece salatalıklı su, tarçın çubuklu ve/veya yeşil elmalı su, limonlu su, naneli su, portakallı çilekli su vb gibi kendi gurmeliğinizde bir su hazırlayıp misafirlerinize ikram edebilirsiniz.


 ·         Günde örneğin 2 lt su içmek istiyorsanız kendinize seveceğiniz  bir veya 2 litrelik bir sürahi alarak içtiğiniz miktarı görerek hatırlayabilirsiniz.



·         Evet en önemli maddeyi en sona sakladım. Bir alışkanlığın yerine yeni bir alışkanlığı eklemenin ve hatırlamanın en kolay yolu yeni alışkanlığı her zaman yapılan bir davranışın arkasına eklemektir. Örneğin, her tuvalet ziyareti öncesi/sonrası su içmek, TV seyrederken her reklam arasında suyu da eklemek, işyerinde her yerinden kalkmak gerektiğinde içmek , sabah ve akşam diş fırçaladıktan sonra vb. gibi sayısız seçenek sayılabilir. Kendiniz için en doğru seçenek yine sizin hayatınıza ait olacaktır.
·         Ayrıca zayıflamak ve öyle kalmak isteyenlere son bir hatırlatma yapmakta fayda var. Your Body’s Many Cries for Water kitabının yazarı  Dr. F. Batmanghelidj’e göre beynimiz açlık sinyali ile susuzluk arasındaki farkı anlayamıyormuş. Bu nedenle acıktığınızda su içmeyi öncelikle deneyebilirsiniz.


Bu kadar sözden sonra bir bardak su içmek iyi gider diyorum ve ben içiyorum. Afiyet Olsun.

Sevgilerimle,

Belma Özkan
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

10 Aralık 2013 Salı

Nereden Başlasam ? Nasıl Anlatsam ?



Nereden Başlasam ? Nasıl Anlatsam ?


Bugünkü yazım başlamak üzerine... 

Neye başlamayı ve başarmayı çok istiyorsunuz? Sağlıklı beslenme? Spor? Kariyer için adım atmak? İngilizce öğrenmek? vb. hangisi? Her gün gününüzün yarısını başlamayı istediğiniz bu şeyleri konuşarak mı geçiriyorsunuz? ve yine neye başlamak istediğiniz halde bir türlü başlayamıyorsunuz? Bu soruya cevap verin önce ve sonra okumaya devam edin. ;)

Sizden .... başlamayı istiyorum bugün başlamayı bir denesem mi acaba? Denesem yapabilir miyim acaba? vb. cümleleri duyar gibiyim. 

Denemek. Denemek nedir? Neyi deneyeceksiniz? Önce bunu konuşmak, sizinle paylaşmak isterim. Bir kağıda A harfi yazmayı deneyin hemen desem. A yazdınız değil mi? Aslında denemek diye bir şey yoktur. Bir şeyi ya yaparsınız ya yapmazsınız. Öncelikle mutabık kalalım bu konuda ve sonra devam edelim. Başlamanın formülünü aramaya...

Başlamak için hiçbir zaman hazır değilizdir veya zaman, hazırlıklar, biz veya ortam uygun değildir. Evet ah bir yapsak biz ne iyi yaparız değil mi? Diliniz bunu söylerken iç ses konuşur. Sen kim bunu başarmak kim? Kaç kere denedin başaramadın öyleyse başlama rezil de olma! ve daha neler neler söyler.  O beklediğiniz doğru zaman doğru ortam hiçbir zaman olmayacak o zaman hiçbir zaman gelmeyecek inanın. 

Hiç düşündünüz mü aslında başlamak için de bir şeye ihtiyacınız yok. Dün dünde kaldı ve siz dün başka bir insandınız bugün değiştiniz başka bir insansınız. Bugün yapınca başaracaksınız belki niye başlamıyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Bırakın planlar yapmayı ve başlayın sadece bir yerden nereden başladığınız da çok önemli değil aslında, önce başlayın sonra yolda karar verin. Ne yaptınız doğru olmadı değiştirin başka bir şey yapın, o da olmadı başka bir yol ama başlayın. Başlarsanız bitirmek ve istediğinize kavuşmak için bilinçaltınız size bir yol bulur. Yeter ki başarmayı gerçekten isteyin ve sadece bir yerden hemen şimdi bu yazıyı okumayı bitirince başlayın... Görelim görünenin altında ki gücünüzü kudretinizi...İsterseniz yapabilirsiniz.

Eeee hadi siz daha okuyor musunuz? Başlayın :) :) :)

Sevgilerimle,

Belma Özkan
Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı




9 Aralık 2013 Pazartesi

Bir gün 48 saat olsa !!!


Bir gün 48 saat olsa !!!

Bugünlerde görüşmelerimde en sık duyduğum cümle şu: '' Keşke bir gün 48 saat olsa, 24 saat bana yetmiyor, o kadar çok yapacak işim var ki nasıl yetiştireceğimi bilemiyorum. '' Siz de sık sık bu ve benzeri cümleleri kullanıyor musunuz? Cevabınız evetse yazıyı okumaya devam edin. Hayırsa da bence okumaya devam edin zira bu cümleyi sıklıkla kullanan bir arkadaşınızla içerikteki bazı noktaları paylaşabilirsiniz. :)

Zaman yönetimi yapmak ve yapamamakla ilgili konuşulacak çok fazla alt başlık var. Bu konularda yazılmış bir çok faydalı kitap ve eğitim var. Zaman yönetiminin nasıl yapılacağı, neden yapılamadığı, kişinin iş yapış şekli ve kişisel özellikleri ( örneğin; yetki devri yapamayanlarda zaman yönetimi yapamamak sık karşılaşılan bir durumdur.) bu alt başlıklardan bazıları. Her biri ayrı bir yazının konusu olabilir. Fakat ben bugün konunun özellikle dikkanizi çekmek istediğim bir kısmından bahsedeceğim. Zaman yönetimini başka bir açıdan değerlendirmenizi istiyorum. Zamanınızı nasıl yönetirsinizden ziyade neden yönetemediğinizi keşfetmenizi isterim. Sizce; 24 saatin kendisine yetmediğini düşünen 100 kişiye sorsak; ' 24 saatin size yetmemesinin sebepleri ne olabilir? ' desek ne cevap verirler dersiniz. Şu ana kadar hep ' yapılacak o kadar çok işim var ki, zamanım yetmiyor '  cevabını aldım. 100 kişinin de hemen hemen benzer cevaplar vereceğine eminim. Peki gerçek sebep sadece iş çokluğu olabilir mi? Bir düşünün... Hatta şu anda iş yerinde iseniz kafanızı kaldırıp etrafınıza bir bakın. İşi az olan var mıdır onların arasında? Hiç sanmıyorum. Başka bir şey olmalı o zaman, belki de şu ana kadar hiç düşünmediğiniz bir çıkış noktası! Evet şu anda tam da istediğimiz noktadayız ama devam etmeden önce kendiniz için soracağım bir-iki soruyu cevaplamalısınız.

Hayatınızda içtenlikle isteyip, planlayıp, o doğrultuda elinizden gelen tüm çabayı sarfedip elde edemediğiniz bir iş oldu mu?

Gerçekten zamanınızı doğru kullanarak gününüzü geçirmeyi içtenlikle hiç istediniz mi ? Yoksa hep zaman bana yetmiyor işim çok diyerek çevrenizdekilere dert mi yandınız ?

Gün 48 saat olsa o fazla kalan zamanda ne yapmak istiyorsunuz? Zorunluluklar olmadan, hayatımda yapmaktan mutlu olacaklarım listeniz var mı? İşiniz için dahi acil olmayan ama önemli işler diye bir liste hiç yaptınız mı? Yapmadıysanız hemen yapmanızı öneririm.

Zamanınızı yönetemiyorsanız bunun asıl sebebi içtenlikle hiçbir zaman istememiş olmanızdır. İstek varsa çözüm de vardır. Birşeyi isteyip, yapılabileceğine inandığınızda onun nasıl yapılabileceğiyle ilgili seçenekler üretmeye başlarsınız. Tıpkı size sorsam neden 24 saatin yetmeyeceğiyle ilgili uzun bir gerekçeler listesi saymanız gibi. Bugün gününüz 48 saat olsun istiyorsanız en azından yukarıdaki sorulara cevap vererek başlayabilirsiniz. Gerçekten zamanınızı yönetmek isterseniz cevaplar da çözüm de sizin içinizde. Yeter ki isteyin.

Sevgiyle kalın...

Belma Özkan

Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

Nasıl Görünüyorum?


Nasıl Görünüyorum?

Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi(UCLA) öğretim üyelerinden psikolog olan Mehrabian bir araştırma yaptı. İnsanların birbirleri ile ilgili ilk izlenim ve düşüncelerini nelerin belirlediğini bulmak üzere yaptığı araştırma(Mehrabian, 1981) sonuçlarına göre; karşınızdaki kişide ilk izleniminizi, genel görüntünüz % 55, kişinin duydukları %38 ve söylediğiniz sözlerin ne olduğu %7 oranında etkiliyor. Önce oran olarak %7 ile en düşük olmakla birlikte, sizin bir görüşme öncesi en çok zaman harcadığınız kısımdan başlamak istiyorum. Katılacağınız toplantıda söyleyeceklerinizin doğruluğu ve düzgün ifade önemli olmakla birlikte, araştırma sonuçlarından görüleceği üzere aslında zaman olarak en az zamanınızı ayırmanız gereken kısımdır. Bir başka açıdan bakıldığında da o konularda daha önce birçok defa görüşmeler yaptığınıza göre konuya hakim olduğunuzu söyleyebiliriz.
Kişinin duydukları %38 oranında etkiliyor. Yani siz hangi ses tonunda, nasıl bir ruh ve enerji ile konuşuyorsunuz. Önemli görüşmelere katılmadan önce söyleyeceklerinize odaklandığınızdan daha fazla zamanı enerjinizin iyi olmasına harcamalısınız. Enerjinizi arttırmak için vakit ayırmalısınız. Keyifle alınan temiz hava, çay,kahve veya makyaj tazeleme vb. sizin seçenekleriniz olabilir. Değilse enerjinizi arttırmak için siz neler yapabilirsiniz?
Genel görüntü % 55 oranında etkiliyorsa her sabah ilk aklınıza gelen şey ne giymeliyim olacaktır. Doğrudur da, bunun yanında onu hangi ruh haliyle taşıdığınız da çok önemlidir ve ben özellikle bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. 
En kaliteli kıyafetinizi giydiniz velakin içinde rahat değilsiniz, çevrenize gün boyu nasıl bir mesaj verirsiniz? 
Kıyafetiniz kusursuz olmakla birlikte o gün ruh haliniz kötü evden dahi çıkmak istemiyorsunuz. Neşesiz ve hayattan umutsuzsunuz, suratınız asık, omuzlarınız düşmüş peki bu durumdaki biri çevresine nasıl bir mesaj verir?
Kıyafetiniz kadar ruh halinizi değiştirmek için de vakit ayırmalı mısınız? Bunu değiştirmek için; güne kendinizi en iyi hissettiren, sizi sıkmayan rahat ettiğiniz, içinde kendinizi en güzel/ en yakışıklı hissettiğiniz kıyafetle başlamalısınız. Giydiğinizde kıyafet bu duyguyu hissettirmiyorsa çıkarıp başka bir tane giyin zira gün boyu aynaya her baktığınızda iyi hissetmelisiniz. Evden çıkmadan önce mutlaka kişisel bakımınıza zaman ayırın. İyi hissetmelisiniz ki çevrenize gülümseyip, olumlu bir ses tonu ve enerjiyle iletişim kurabilesiniz.  
''Nasıl görünüyorum'' diye sık sık düşünüp hatta arkadaşlarınıza sormuşsunuzdur. Bu soruyu her sabah kendinize sormaya ne dersiniz? 
Her sabah bütün gün evde olacaksanız dahi bu hazırlığı yapın  ve hazırlığınız bittiğinde sorun kendinize: NASIL GÖRÜNÜYORUM?
Sevgiyle kalın...

Belma Özkan
Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

Herşey bitti ben çaresizim !!!

Depresyonda olabilir miyim acaba? Bu kötü duygu durumundan çıkmak istiyorum. Nereden başlamalıyım?
Diye kendinize soruyorsanız yazımı okuyabilirsiniz belki başlamak için doğru yerdesinizdir.
Bir önceki yazımdan bir kelime kullanarak başlamak istiyorum. Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız aklınıza neden imkansız olduğunu kanıtlama imkanı tanırsınız ve aklınız bunu ispatlamaya çalışır. Aynı şekilde bir şeyin yapılabileceğine inanırsanız da aklınız onun nasıl yapılabileceğini size anlatmak için yöntemler bulmaya başlar ve önce ufak ufak kıvılcımlar… ‘Aslında şunu yaparak bir adım atabilirim’ dedirtecek türden çıkışlar bulursunuz , sonra ‘evet bir de bu yol var’ düşündükçe bulursunuz ve en sonunda ‘evet ya bu yapılabilir en iyi yol bu ve başlıyorum’ dersiniz. Bu noktada ne başlama korkusu kalır ne başarısızlık korkusu. Hayatınızda bir kez bile içinden çıkılmaz bir noktadan başlayıp kendinizi inanılmaz bir başarıya taşıdıysanız( hatta taşımadıysanız dahi yapılabilir) bunu tekrar yapabilirsiniz. Nasıl mı?
Önce o durumun değiştirilebileceğine inanarak. İçtenlikle içinden çıkılmaz bir durumdan kurtulabileceğinize inanmalısınız. Türk toplumu olarak burada hemen konuşuruz. Durumumun düzelebileceğine inanmıyorum ama hadi inandım diyelim ya sonra?
Sonrası daha kolay olacak emin olun. Öncelikle içimde tutamadığım, sizlerle paylaşmak için aklıma geldiğinden beri beni rahat bırakmayan bir konudan bahsetmek istiyorum.
Şu an içinde bulunduğunuz, içinden çıkılmaz görünen DURUM aslında ne anlam ifade ediyor? Ben durum demeyi seçiyorum velakin herkes farklı tasvir ediyor. Gelin birkaç tanesine beraber bakalım.
Kendimi hiç daha içinden çıkılmaz bir durumda bulmamıştım.
Daha kötü bir durumda olamazdım. Nasıl kendimi bu duruma soktum.
Sanırım hep burada kalacağım. Dipteyim ve burası karanlık.
İçim kararıyor bu çözümsüz sorundan.
Hiç çıkış göremiyorum. Biri bana yardım etsin.
Ve bu liste böyle uzar gider…
DURUM’un anlamını daha iyi anlamak için işte size eğlenceli bir alıştırma. Hemen şu anda deneyin isterseniz. Önce bir kalem ve kağıt alın elinize, kağıdın istediğiniz yerine bir nokta koyun. Ve oradan başlayarak bir çizgi çekin, ne kadar isterseniz o kadar uzunlukta olsun sizin hayal gücünüze kalmış :) Artık bir çizginiz varsa soru şu: Çizginin ne kadar uzun olduğunu nasıl anlarsınız?
Önce başladığınız noktaya bakarsınız ve sonra geldiğiniz noktaya, aradaki uzunlukta çizginin boyunu gösterir değil mi?
İşte şu an içinde bulunduğunuz durumda aynen o kağıdın ortasındaki nokta gibi aslında. Dipteyim diye ifade edilen nokta. Belki olunabilecek en kötü nokta. 0 noktası. Ve aynı zamanda o nokta bir başlangıç noktası. Şu ana kadar birçoğunuz oranın ne kötü, ne sevimsiz ne gereksiz olduğunu düşünmüş olabilir. Kendini içinden çıkılmaz bir noktada bulanlar, orda olmamak için geçmişte ne hatalar yaptığını düşünür. Keşkeler zinciriyle sürüp giden cümleler kurar. Ben bir de başka bir açıdan bakmanızı istiyorum. Ne kadar ilerlediğinizi fark edebilmek için aslında o noktaya ihtiyaç olduğunu düşündünüz mü hiç? Düşünsenize bir başlangıç noktası olmadan çizgi bile çizemediniz, o zaman istediğiniz yere ulaşmak için neden durduğunuz yer bir başlangıç noktası olmasın?
Artık bir başlangıç noktanız olduğuna göre yazıya kaldığımız yerden devam edebiliriz. Bulunduğum durumun içinden çıkılabileceğine inandım ya sonra? Kendiniz için sizin cevap vermeniz gereken sorular var. Cevaplar kişiden kişiye çok değiştiği için her yol, yöntem kişinin şahsına aittir. Dolayısı ile soruları kendiniz cevaplamalısınız. Aklınızın size doğru yolu göstereceğine güvenin.
Hayatımla ne yapmak istiyorum?
Kendimi nerde görmek istiyorum?(Büyük düşünün)
Bu yolculuğa çıkmak için neye ihtiyacım var?
Başlamak sizi korkutuyorsa; bir soru daha ekliyorum. Çünkü yapacağınız eylem korkunuzu yener.
Korkumu yenmek için ilk olarak ne yaparak başlamaya ihtiyacım var? (Önce size en kolay gelen adımı seçin ki içinizde yoğun bir istek duyabilesiniz.)
Bu sorulara kendiniz için cevap verdiyseniz ‘başarı yolculuğunuza’ başlamak için daha ne bekliyorsunuz?
İyi Yolculuklar :)


Belma Özkan
Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı

6 Mayıs 2012 Pazar

'İmkansız' kelimesi üzerine bir yazı yazmanın imkansız olduğunu düşünüyorsanız buradan buyurun… 
Ben yazdım bile J


Bir düşünün, hayatınız boyunca kaç kez ''imkansız'' kelimesini duymuşsunuzdur?

* Bu sınavı kazanman imkansız?
* Bu kriz döneminde iş bulman imkansız?
* Terfi etmen imkansız?
* Bu şirkette maaşına yüksek zam alman imkansız?
* O insanla iyi geçinmen imkansız?
* Hayalindeki gibi bir sevgili/eş bulman imkansız? Vb.

Bu liste böyle uzar gider. Bir düşünün bunlardan bir veya birkaçını hayatınızda kaç kez duymuşsunuzdur. Eğer ben hayatımda içerisinde ''imkansız'' geçen hiç cümle duymadım diyorsanız inanın bana dünyadaki en şanslı kişi sizsiniz, sabotajcılar olmadan kazandığınız başarılarınızın tadını çıkarın.

Günlük yazı dilinde kolayca yazdığımız için ‘imkansız’ olarak kullandığımız bu kelimenin doğru yazılışı; Türk Dil Kurumuna göre ‘imkânsız’ ve sözlük anlamı ise ‘Olma ihtimali bulunmayan, olanaksız’ dır. Bu hafta boyunca en çok düşündüğüm konulardan biri bu oldu. Bir şeyin imkansız olduğunu bana söylendiği için kabul edeceğim ama kime göre neye göre imkansız? Ne zaman ve nasıl öğreniriz istediğimiz bir şeyin imkansız olduğunu? Bebekken ve çocukken olamaz zira o yaşlarda her şeyin mümkün olduğuna inanırız, sınırlarımız yoktur, her yeni şeyi keşfetmeye bayılırız. Korkusuzca sadece deneriz. Başarılı olmak ya da olmamak konusunu bile belki de bilmeden keyif alarak deneriz her şeyi yapmayı. O zaman ‘imkansız’ lık bize öğretilmiş olmalı. Nelerin imkanlı nelerin imkansız olduğunu önce anne babamızdan, sonra arkadaşlarımız, komşu ve akrabalarımızdan öğreniriz. Peki onlar neyin başarılıp neyin başarılamayacağını nereden öğrenmişlerdir? Ben cevabı kendi adıma buldum. Referans noktası hep bir başka insanın söyledikleri oluyor. Onun referans noktası da yine çevresinde gördüğü bir örnek oluyor. Dolayısı ile aslında biz, birçok kişi tarafından sorgulanmadan/denenmeden imkansızlığı kabul edilmiş hayallerimizden, hedeflerimizden sırf birileri ‘imkansız yapamazsın’ dediği için vazgeçiyoruz.

Ben uzun yıllardır biri bana ‘imkansız’ dediğinde ‘neden imkansız olsun?’ diye karşı soru soruyorum. Cevap genelde ‘Bir arkadaşım da denemişti başaramadı’ oluyor. ‘Bir başkasının benim hayal ettiğim şeye ulaşamaması benim de başaramayacağım anlamına gelmez. Yeterince ister ve o yönde çalışırsam ben başarabileceğime inanıyorum.’ diyorum. Siz de bugünden itibaren benzer bir durumla karşılaşırsanız sorun… Çünkü hiçbir şey imkansız değildir. Hayatlarımızda yeterince istersek her şeyi başarabiliriz. Çevrenize bir bakın bu teknoloji çağında her şey bu kadar imkanlı iken sizin isteğinize ulaşmanız neden imkansız olsun ki!

Hayatınızda değişmesini istediğiniz, hayal ettiğiniz her ne ise kendinize öncelikle şu soruların cevabını verin. ‘Bunu neden istiyorum, başarmak için neye ihtiyacım var, elimde neler var?’ Cevapları bulduktan sonra hedefinizi netleştirip oraya ulaşmak için bir plan yapın ve çalışmaya hemen başlayın yarın, yarından sonra veya önümüzdeki hafta değil!

Belma Özkan